arkadaşlar bu sitede çok ergenlikte olan kişiler var onlara yardımcı olmak istwedim[alıntıdır]
ERGENLİK ÇAĞI
Gerek ergenlik gerekse gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekarlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekarlığa yahut dulluğa geçişlerin her biride kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır. Dikkat edilirse, bu kullanım bir yandan özenme ve hasret, bir yandan da kıskançlık taşımaktadır. Fransız'ların bir deyişi olan "gençlik bile bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözünde, ihtiyarlığın bilgisizliği vurgulanmakta ve bu gibi deyimlerin hep daha yaşlı kuşaklar tarafından yaratıldığı da göz önüne alındığında, yaşlıların sanki umutsuzluklarının acısını gençliğin deneyimsizliğini vurgulayarak kendilerini daha üstün görmek yoluyla çıkardıkları düşünülebilir (Koptagel-İlal, 1991).
Ergenlik Çağı Ne Zamandır?
Ergenliğin ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiği çeşitli görüşlere göre tartışmalı ve değişiktir. Kabaca söylenecek olursa, ergenlik buluğ ile başlar ve gencin erişkinliğe varmasıyla da biter. Ama, bu gerçekte ne zamandır? 1889'da İngiliz yazarı Thomas da Quincey şöyle diyordu: "Erkeklik ne zaman, hangi testle, hangi işaretle başlar? Fiziksel olarak bir ölçüye, yasal olarak bir ölçüye, ahlak açısından bir üçüncü, düşünsel açıdan da bir dördüncü ölçüye göre başlar, oysa hiç biri de kesin değildir." Aslına bakılırsa, bu deyişte büyük gerçek payı vardır. Çocuk büyüyüp de fiziksel, biyolojik olgunluğa erince 13-14 yaşlarında biyolojik bakımdan erişkin fonksiyonlarını yapabilecek duruma gelmiştir. En azında cinsel fonksiyon söz konusu olduğunda bu böyledir. Buna rağmen, bu yaşta hatta daha sonraki yaşlarda bu genç insan bazı toplumsal kurallar ve yasalar açısında erişkin işlevlerine yetkili sayılmamaktadır. Örneğin; kişi bazı ülkelerde 18, bazılarında 21 yaşına gelmeden reşit sayılmaz. Bankadan parasını çekemez. Yasal açıdan özerk değildir. Nerede oturacağına kendisi karar veremez. Yasal işlemler karşısında bir veli tarafından temsil edilir.
Bugün biyolojik ve psikolojik olarak erinlik çağını 10-12 yaşalar ile 16-18 , hatta bazı hallerde 20 yaşlar arasındaki dönem olarak kabul ediyoruz. Ne var ki, yüzyıl önce Thomas de Quincey'in de dertlendiği gibi, bu sınırları hala kesin olarak çizemiyoruz. Ergenlik (Adölesans) jenerik adı altında anılan bu çağ içinde bir arada tanımlana ama bir birinden oldukça ayrıcalıklar gösteren bir kaç gurubu buluyoruz aslında. Bu konudaki geniş çapta bilimsel yayınlar, konuyu derinlemesine araştırmaya çalışmakla birlikte daha henüz bu ayırıma tam bir açıklık getirememişlerdir
Ergenlik çağını kendine özgü görevleri, istekleri ve uyum olanakları olan üç belirgin döneme ayırıp, ayrıca her dönemi de kendine öz cins, ırk ve sosyal sınıf ayrıcalıkları bakımından incelemek yararlı olur. Ergenlik evrenindeki bu ayırım yetersizliği aslında bu kavramın yeniliğinden gelmektedir. Ergenliğin kültürel açıdan tanınması endüstri devriminin bir yan ürünüdür. Endüstri devriminden önce artık biyolojik açıdan çocuk olmayan, fakat erişkin rolüne de, özellikle iş ve meslek bakımından, hazır olmayan böyle bir ara sınıf yoktu. Eskiden kişi biyolojik değişimiyle birlikte yavaş yavaş çocuklukta erişkinliğe geçer ve bu her iki dönemde birbiriyle sürer giderdi. Ayrıca, erişkinliğe hazırlıkta yavaş yavaş hatta daha çocukluk yıllarından başlayarak ilerler ve çocuklar ilerde benimseyecekleri erişkin rolleri doğrudan doğruya gözlemleyerek öğrenirlerdi. Bazı ilkel gruplar da bir takım törenler ve sınamalar da bulunup çocukluktan erişkinliğe geçişi belirlerlerdi.
Doğa koşullarına sıkı sıkıya bağımlılık içinde ve insan gücüne dayanan yaşam örneklerinde gencin bedensel gücü, cesaret gösterileri acıya dayanıklılık dereceleri bu büyümeyi saptayan ölçüler olurken, daha sonraları mistik ve dinsel bazı törenler de artık simgesel nitelikte bile olsa, günümüzde bu ilkel törenlerin izlerini taşımaktadırlar. Örneğin; Hıristiyanlık' taki konfirmasyon ya da Museviler'deki barmitzva törenleri kişinin çocukluktan çıkıp o toplumun erişkinler grubuna katılmasının erişkinliğin sorumluluklarına hazır olmasının başlangıcını belirten simgesel davranışlardır. Ne var ki, günümüzün endüstrileşmiş toplumlarında bu törenler asıl anlamlarını çoktan yitirmiş simgeler olarak kalmakta ve ergenin oluşumu içinde bulunduğu toplum koşullarına göre süregitmektedir. Toprakla uğraşan ve geniş aile geleneğinin hala egemen olduğu kırsal kesim toplumlarında ergenlik başlı başına psikolojik ya da sosyal bir olay olmazken, endüstrileşmiş tüketici, kentsel kesim toplumlarında ergenlik çağı sorunları önemli boyutlara ulaşmış olarak belirmektedir.
Ortalama insan yaşamının hemen hemen 1/10'unu kapsayan bir dönem olan ergenlik çağı kişinin yaşamının önemli değişikliklerini içeren bir çağdır. Ergenliğin başlangıcında kişinin biyolojik durumunda, sonunda ise, psiko-sosyal durumunda bir değişiklik bulunmaktadır. Böylece bu dönemin başlangıcı da, sonu da birer kişisel kriz demektir. Dolayısıyla, bugün artık oldukça uzun bir süre içinde kabul edilen ergenliği "erken", "orta" ve "geç dönem"ler olarak ayırt etmek olasıdır (Koptagel-İlal, 1991).